Şarlatanlığın Tarihi [“Bodoslamadan Kitap” Yazısı]

Günah Keçisi: Başkalarının Suçlarının Tarihi ile paralel okunabilir, şarlatanlık sonucu ortaya çıkan faciaların sorumlulukları günah keçilerine devrediliyor, çoğu olay iki incelemede de mevcut.

Bilginin doğru düzgün üretilmediği veya uygulanmadığı, bir de evrenselleşmediği zamanların hikâyelerini göreceğiz, insanın yok ediciliği cabası. Bireysel şarlatanlıkların yanında devletlerin katakullileri de dikkat çekici, saçmalığın boyutunun büyümesiyle yıkımın da büyümesi ve milyonlarca insanın hayatına mal olması korkunç ama sanırım en korkuncu insanın aptallığının boyutları ve zor zamanlarda en inanılmaz şeylere bel bağlayabilmesi.

Her bir başlığın altında birkaç olay var, üçünü beşini alacağım.

Ve İnsan: Korse kullanımıyla başlıyor. Estetik niyetlerle icat edilen korsenin hem psikolojik hem de fiziksel zararlarının olduğu oldukça geç fark ediliyor. Karaciğeri neredeyse ikiye böldüğü söylenmiş ki filmlerden biliyoruz, kadınların sırtına basılır ve ipler iki elle çekilir, bağlanır, “boru geçirilmiş bir karınca” gibi dolanan kadınlar güzelliklerini sergilerler. Hamilelik döneminde korse takan kadınların ölü doğum yapmaları, omurgalarını sakatlamaları ve benzeri pek çok hadise gerçekleşirken göğüslerinin dikleşmesi ve incecik görünmeleri önemini korumaktadır. Çok iyi. İnsanoğlu iyi hayatta kalmış gerçekten.

İkinci başlık, bloomers denen bir kıyafet. 1850’lerde ABD’de üretiliyor ve İngiltere’ye getiriliyor. Fahişelerin giydiği bir kıyafet olarak damgalanıyor ve ahlaksızlığı yaydığı gerekçesiyle erkekler tarafından gözden düşürülüyor. Rahatlığına bayılan soylu kadınlar da kötüleme dalgasına kapılıp giymiyorlar. Kıyafet ulan işte altı üstü ama öyle değil, yasak.

Ördek ayaklı kadınlarda Çinlilerin ayak bağlama geleneği başrol oynuyor, yine filmlerden biliyoruz. Mao iktidara gelip yasaklayana kadar bin yıl boyunca bu gelenek sürmüş ve kadınlara işkence çektirmiş resmen. Ataerkilliğin saçmalığı altında kadınların böyle yürümeleri son derece çekici bir durummuş, üstelik ayakları bağlanan kadınların bir süre sonra yürüyememeye başlaması sonucunda çalışamamaları ve evden pek uzaklaşamamaları, erkekler için zenginlik sembolü olurmuş, bir de güven problemini ortadan kaldırırmış. Hayvanız sanırım erkekler, ha?

Güzellik miti konusunda aynaların önemi bir diğer konu. Aynaların kullanımının yaygınlaşmasıyla kadınlar arasında intihar oranı artmış, kusurları söyleyen aynalar insanları mutsuz etmeye başlamış. Sonuçta kozmetik sektörü gelişmiş ve insanların kendilerini mahvetmeleri hızlanmış. Kraliyet ailesinin kadınları dahil bol cıvalı, yoğun zehirli karışımları yüzlerine sürmeye başlamışlar. Gelsin ölümler. Horace Walpole’un zehirlenerek ölen bir kadının yüzünü tasviri var, düşman başına bile değil. Frenginin tedavisinde de cıva kullanılmış, hastalar acı çekmedikleri sürece frengiden kurtulamayacaklarını düşünüp bol bol cıva sürmüşler, bol bol zehirlenip ölmüşler. Yemeklerden de ölmüşler; ekmekler güzel gözüksün diye içine bir dünya kimyasal katılırmış ve bu yüzden çok insan ölmüş. Fransızlar iki yüz yıl boyunca İngilizlerin ayıla bayıla yediği patatesten uzak durmuşlar, patates yemenin cüzama yol açtığı dedikodusu yayılmış, maksat Fransız mutfağını İngiliz işgalinden korumakmış. Patatesin yasaklanması yüzünden yüzlerce köylü açlıktan ölmüş. İrlanda’daki patates kıtlığı da mevzu bahis. Avrupa açlıkla mücadele ederken İrlanda patates sayesinde sağlıklı insanların ülkesi olmuş ama hızlı nüfus artışı yüzünden insanlar bir deri bir kemik ölmeye başlamışlar, İngiltere zerre yardım etmediği için de günümüze kadar süren düşmanlıkları doğmuş.

Hurafeler Tarihi: Tutankamon’un Laneti. Hikâyede kaşiflerin kankaları dahi bir kaza sonucu ölür, kazıyı yapanların yedi ceddi çeker. Morris, geçtiğimiz yüzyılın başındaki savaşların, kaosla dolan dünyanın bu miti güçlendirdiğini hatta var ettiğini söylüyor. Gerisi bolca hurafe.

Mısır’ın On Musibeti, bu konu ilginç. Şurada Swank ablamız açıklamasını kabaca yapıyor.

İlk çocukların ölümünde çeviri hatası yapıldığı söyleniyor, ilk buğday hasadının kaybı olarak değerlendirmek lazımmış. Bilemiyorum, ejiptologlar göreve.

Hadlerini Fazlasıyla Aşanlar: Bu ünlü şair gerçekten çok çılgın bir abimiz: Gabriel D’annunzio. Pirandello’nun mu, birinin kendisiyle ilgili bir lafı var, onun gibi olunacağına iskele babası olunmasının daha iyi olacağına dair. Buna benzer bir şey. Neyse, adam küçük bir toprak parçasını sırf coşkuyla yönetebileceğini sanıyor ama İtalyan biraderleri toprakları kendisinden alıyor ve hemen ardından Mussolini beliriyor, devletin bir adam karşısındaki aczine şahit olunca koca ülkeyi ele geçiriyor herif. D’annunzio’nun maceralarını bir okuyun, adam gerçekten deli.

Kara Lord Raimon, Haçlı Seferleri sırasında çeşitli haltlar karıştıran ve dindaşlarının dahi tepkisini çeken birkaç deliden biri. Mekke’yi basıp peygamberin naaşını yok etmeyi kafasına koyup hedefine çok yaklaşmış ama Selahaddin Eyyubi çıktığı Kuzey Suriye seferinden dönüp kendisiyle birlikte birkaç kişiyi daha yakalamış ve sözünü tutup Raimon’u öldürmüş. Haçlı Seferleri konulu çok sayıda hikâye var; İstanbul’un yağmalanması, çocukların hac yürüyüşü, bir dünya hikâye.

Sosyal ve Ekonomik Hatalar: Bunlar gerçekten ibretlik. 16. yüzyılda kurulan İngiliz Güney Denizi Şirketi’nin İspanyollardan kopardığı gıdımlık imtiyazla zengin olacağı hayalini satması, herkesin bu şirkete yatırım yapmasına yol açıyor ve dağ fare doğurunca da büyük bir çöküş gerçekleşiyor. Bir benzeri de laleler için geçerli, İstanbul’dan Hollanda’ya giden lale soğanları bu bitkinin çok pahalıya satılmasına yol açıyor, cinsine göre tabii. En sonunda meta asıl değerine dönüyor, balon patlıyor ve yine çöküş. Hollanda’nın eski gücünü kaybetmesi ve İngiltere’yle Fransa’nın yükselmesinde bu olayın büyük payı olduğu söyleniyor.

Kruşçev’in “Bakir Topraklar” politikası, tarımsal üretimi sekize, ona katlamak için büyük bir atılım olarak görülüyordu ama insan faktörü işin içine girince rakamlarla oynamalar, üretimi uçuyor gibi göstermeler yüzünden doğanın katli gibi insanın da katli ortaya çıkıyor, tam bir fiyasko. Devlet politikalarının açtığı facialarla ilgili çok sayıda örnek var, bakıp ibret alabilirsiniz ama en aptalcası sanırım zeplin faciası.

İspanyollar, Afrika’yı sömürme amacıyla işe girişip kumlara gömülenler, vampirler, otuz iki kısım tekmili birden.

Bodoslamadan Kitap, 23 Aralık 2017, Kaynak Link


KİTABI İNCELE